17 Mart 2009 Salı

Havuç - Yumurta - Kahve

Bir baba ile kızı dertleşiyorlarmış. Kızı, hayatında çok sıkıntı yaşadığından ve bunlarla nasıl başedeceğini bilemediğini söylemiş babasına. Hatta sorunlar ardı arkasına devam ediyormuş hayatında. Babası kızını dinlemiş, dinlemiş ve "gel, sana birşey göstereceğim!" diye kızını mutfağa götürmüş. Baba, ünlü bir aşçı imiş. Ocağa 3 tane eşit büyüklükte kap koymuş, üçüne de eşit su koymuş ve üçününde altını aynı miktarda yakmış. Ve birinci kaba bir havuç, diğerine bir adet yumurta, diğerine ise de bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeği koymuş. Ve her üçünü de tam 20 dakika pişirmiş. Daha sonra ateşi kesmiş. Masaya iki tane tabak ve bir tane boş bardak koymus ve ilk önce haşlanmış havucu alıp bir tabağa koymuş. Daha sonra artık epey pişmiş olan yumurtayı alıp bir tabağa koymuş. En sonunda da artık suya iyice sinmiş ve tam kıvamında kahve görüntüsü olan kahve'yi de alıp bir bardağa boşaltmış. 

Kızına şu soruyu sormuş: "Kızım ne görüyorsun?" 

Kızı demiş ki: "Havuç, yumurta ve kahve." Kızını elinden tutup masaya yaklaştırıp daha yakından bakmasını ve hissetmesini istemiş. Kızı demiş ki: "Ne görüyorum. Haşlanmış yumuşak bir havuç (Bunu yaparken çatalı havuca batırmış ve yumuşaklığını hissetmiş), artık pişmekten içi katılaşmış bir yumurta (yumurtayı eline almış, hatta bir tarafından masaya vurup, çatlatmış ve içini görmüş) ve bir bardak kahve. (Biraz içmiş) "Hatta tadı oldukça iyi" "Baba, bunu niçin bana gösteriyorsun?" diye sormuş. "Bak demiş, hepsi aynı şekil kapta, aynı sıcaklıkta, aynı dakika pişti. Fakat hepsi bu etkiye farklı tepki verdiler. Havuç, ilk başta sertti, güçlü idi. Ama kaynatılınca yumuşadı hatta güçsüzleşti. Yumurta, çok kırılgandı, hafifçe dokunsan çatlayabilirdi, ama kaynatılınca içi sertleşti, hatta katılaştı. Bir avuç çekilmemiş kahve ise yine sertti, hepsi birbirine benziyordu, ama ısıtılınca ne oldu, bu kahve çekirdekleri, ısındılar, gevşediler ve içinde oldukları suya yayıldılar. Koku yaydılar, tad yaydılar ve suyu eşsiz tad'da bir kahve'ye çevirdiler." "Kızım, sen hangisisin?" diye sormuş adam. Zorluklarla karşılaştığın zaman nasıl tepki gösteriyorsun? Sen, havuç musun, yumurta mısın, yoksa kahve misin? 

Siz hangisisiniz arkadaşlar? Havuç gibi sert bir kişi mi siniz, ama sorunlar yaşayınca, yumuşuyor ve güçsüzleşiyor mu sunuz? Yumurta gibi, içi yumuşak, her an kırılabilir bir kişi mi siniz? Sorunlar karşısında (ölüm, ayrılık, krizler, vs. vs, )  güçleniyor ve sertleşiyor mu sunuz? Yoksa bir kahve çekirdeği gibi mi siniz? Kahve sıcak suyu değiştirir, hattasuyun sıcaklığı en üst dereceye çıktığında, en lezzetli kahve ortamı hazır olur. Lezzet maksimuma ulaşır. Eğer sen bu kahve çekirdeği gibi isen, çevrende ne kadar sorun olursa olsun, bunları olumluya çevirebilirsin. Çevrene güzel tatlar, duygular katarsın. Kendini ve çevreni daha iyi yapmak için çalışırsın. 

Siz hangisisiniz?

5 Mart 2009 Perşembe

Şantiye Kazası

Adana'da kaza geçiren bir işçi, olayı ayrıntılarıyla anlatmak için, şantiye şefine bir mektup yazmış ki, evlere şenlik… İtiraf etmek gerekirse, klasik Karadeniz fıkralarından biri sandım, ama değilmiş, bire bir gerçek. 

“Sayın şantiye şefim, İş kazası tutanağında planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı bilgi istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olan olaylar aynen aşağıdaki gibi olmuştur :

Bildiğiniz gibi ben duvar ustasıyım. İnşaatın 6. katında işimi bitirdiğimde, biraz tuğla artmıştı. Yaklaşık 250 kg. olduğunu sandığım bu tuğlaları aşağıya indirmem gerekiyordu. Bunun için bir varil buldum. Ona sağlam bir ip bağladım. 6. kata çıkıp, ipi bir çıkrıktan geçirerek, ucunu aşağıya saldım. Tekrar aşağıya inip, ipi çekerek varili 6. kata çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp, tekrar yukarı çıktım. Tüm tuğlaları varile doldurup aşağı indim.

Tam ipin ucunu çektim ki, kendimi havalarda buldum. 
Ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kiloluk varil aşağı düşerken, beni yukarı çekti.
Heyecandan ipi bırakmayı akıl edemedim. Yolun yarısında dolu varille çarpıştık.
Sanıyorum sağ iki kaburgam bu sırada kırıldı.

Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple birlikte çıkrığa sıkıştı.
Böylece parmaklarım da kırılmış oldu.
O sırada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar yere saçıldı.
Varil hafifleyince, bu kez ben aşağı inmeye, varil yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine kendisiyle çarpıştık. Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı.

Can havliyle ipi bırakmayı akıl ettim ve tabii yaklaşık 3. kat hizasından aşağıya düştüm.
Sol kaburgalarım, sol el bileğimde o zaman kırıldı sanırım.

Başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin hızla üzerime doğru geldiğini gördüm. Kafatasımın da böylece çatladığını düşünüyorum. Bayılmışım…

Gözümü hastanede açtım. Allah'ın herkesi böyle kazalardan korumasını diler, hürmetle ellerinizden öperim. 

Duvarcı ustanız; Cengiz Sarıgül”